Monday, August 2, 2021

Tabu donemi-Tabunun yikilisi-Serbestlik/Rahatlik

 Bir bebek; dunyaya geldiginde, hazir ve isleyen bir duzen ve sistemin icine; tabulu rasa olarak dogar.


Dogumuyla birlikte; tabularin verisiyle karsilasir. Bunlar once kimligini olusturan verilerdir. Ad, soyad, aile. Daha sonra; kisiligini olusturan veriler le tanisir. Milliyet, din, ahlak, kultur, davranis, yap-yapma ve soyle-soyleme karsitligi.

Zamanla kendi kisisel kisiligini olustururken, yani toplumsal kisilik kazanirken; bilhassa bu karsitliklardan; ya verilene gore, ya da kendi secimine gore; yapar-yapmaz, soyler-soylemez.

Butun bu toplumal kisilik tabularinin ve derecesinin olusmasi; ailesine, cevresine ve aldigi egitime, kendini ortaya koyma mucadelesine v.s. gore degisken ve gorecelidir.

Belirli bir bilince ve kisilik olusmasina eristiginde; bazi konular kendi acisindan one cikar ve bu konulara daha cok agirlik verir.

Bu bazan oyle bir hal alirki; bu one cikan konulardan birinin, kendisi; kendi oz iradesiyle, nedenlenmesine, sorgulanmasina ve irdelenmesine yonelir. Bu buyuk bir ozveri ve korkularin yenilebilecegi cesaret gerektiren bir durumdur.

Cunku bu konuda derinlestikce; konudaki toplumsal kisiligi gitgide yalnizlasmaya ve komsenin bu toplumsal konuda; onun yapip soylediklerini; yapmamaya ve soylememeye kadar gider. Bu o kisinin, YALNIZLASMA DONEMIDIR. Bu donem, ilk baslarda; korku, endise, telas, v.s. temelli yuklu bir psikolojik/duygusal donemdir. Kisi bu donemde sarsinti gecirebilir, bu donem; kisi acisindan olum (olmek) ile yasam arasindaki bir donemdir.

Kisi; o konudaki, bu donemi yasam adina gecerse; OLUMUNU YENMIS, OLUM KORKUSUNDAN ARINMIS DEMEKTIR.

Ondan sonra bu konuda, artik; kisinin toplumsal kisiligi soz konusu degil; bireysel kisiligi soz konusudur. Bunu her yerde savunmaya, herkesi bu kendi dogrusu konusunda, bilgilendirmeye, "uyandirmaya" uyarmaya baslar. Yani; bireysel kisiliginin dusunce ve davranisini topluma yerlestirmeye calisir.

Bu donem en tehlikeli ve cetin donemdir. Cunku, bu donem, DUSMAN KAZANMA DONEMIDIR. BIR CESIT KISININ, TOPLUMLA O KONUDAKI HESAPLASMA DONEMIDIR. Okonudaki YIKILMIS TABUNUN, TOPLUMSAL OLARAK TA YIKIMINI SAGLAMA DONEMIDIR.

Bu donem, kisinin yasaminin; toplum acisindan en tehlikeli donemidir. Kisi her turlu fiziksel ve dusunsel zarara kendini acmistir. Gelismemis toplumlarda; genellikle kisinin bu donemi; faili mechul bir cinayete kurban gitme donemidir.

Kisi eger bu donemi atlatir ve bireysel bilincini; toplumdan koparabilir, yani toplumsal kisiligin verdigi misyonu kendinde gormezse, yani toplumu bilinclendirme, caba ve gayretini kendinde gormezse; o konuda, birey bilinci almis kiside; SERBEST DUSUNURLUK DONEMI baslar.

Bu donem ise; kisinin artik o konuyu tamamen yasam ve iliskilerinden cikardigi; o tabunun kendi icin hicbir anlam ifade etmedigi ve artik o konu uzerinde yikilacak bir tabu kapisinin algilandigi ve o tabu konusunda RAHATA ERILDIGI donemdir.

Bir kisinin; herhangibir konuda; serbestlige erip; tabuyu tamamen yikmasi; onun yasam ve iliskilerinde; en onemli donum noktasidir. Cunku bu tabu yikisinin, icerigi, duzeyi, derinligi, algisi, bilinci v.s. kisiyi; birey bilinci konusunda percinlestirmesine ve de; yikilacak baska tabulara yonelmesine, tabu yikilimina yaklasimdaki tecrube gelistirmesine, yiktigi tabunun koken ve temelini algilayacak bilince erismesine ve onunla ayni koken ve temelde olan diger tabularinda kendi adina yikimini kolaylastirmasina v.s. yarar.

Iste, kisinin; bir birey olarak koken ve temeli olusturan ve ana olarak; yaratilissal/tanrisal/inancsal/dogrusal/ideolojik/toplumsal/insandisi/insanlikdisi/
tum ayrimci, cikarci, bencil, iktidar-guc-otorite gerektiren, kisilik/kimlik soyut/somut degerlerden olusan tabulari yikma, bilinci; sonucta onun; en genis anlamiyla, evrensel ve kendi turu anlamiyla ve de ortaya atan rakipsiz parca olma vasfiyla insansal bilince ulasmasini ve kendisini bu bilince ulastirmayan; bu tabularin koken ve temeline yonelisini saglar.

Bu da yeri gelmisken, X ve Y dir.

Wednesday, May 26, 2021

Aklin Algi "Cimazi/Celiskisi

 Dogal zihniyet ve onun dogal egosunun dusuncesinin temeli akilciliga dayanir.


Akilcilik, AKLIN YATKINLIGI, DOGRULUGU, SABITLIGI, SAHIPLIGI, SAVUNUSU, BENCILLIGI, CIKARI, AYRIMCILIGI, GUCU, OTORITESI olarak, ya BIREYCI, YA TOPLUMCU, YA BENCI, YA BIZCI, v.s. ortaya konur.

Akilciligin temeli metafizik ve etigin, insandisi ve insanlikdisi temelini teskil eder. Akilcilikta, birin ne turu, ne de kendisi mevcut degildir. Aklinin bilincalti, otomatik yerlesmis, alisilagelmis; ve de dogumdan kendisine verilmis; cinsiyeti, milliyeti, dini, ahlaki, toplumu ve de elde ettigi, kisisel ya da toplumsal inancsallari (olumlu/olumsuz), ideolojileri, degerleri, verileri ve tabulari vardir. Akil, kendini goremedigi icin, kendini de dusunemez (burada bireyci akilciligi, bencilligi ve egoizmi metafizik ve etik ideolojik inancsal dogrular olarak, nihilizm sonrasi, farkli yere koymak lazim)

Akil, sadece; kendi her turlu degeriyle, bir seyi anlamaya; yani; kendi degerlerine paralelligini ve karsitligini mukayese etmeye yarar. Akil, kendi disinda kalan her turlu dile gelimi, kendisine bir saldiri, bir satasma, bir terslik, bir olumsuzluk olarak anlar. Eger bu anlayis iman duzeyinde ise, zaten bu anlama bir rahatsizliga ve korunma/kollamaya donusur.

Ornek verelim. Akli milliyetcilik/irkcilik ile imanlasmis bir dile gelimin, bunun disindaki bir milliyeti, irki algilamasi mumkun degildir.

Akli, materyalizm ile imanlasmis bir dile gelimin, idealizmi algilamasi mumkun degildir.

Akli herhangi bir dini inanc ile imanlasmis bir dile gelimin, din disiligi, dinsizligi algilamasi mumkun degildir.

Iste bu ve buna benzer algilayamama nedeni; kendi imani disindaki dile gelimin, akla bir saldiri, bir karsi cikis, bir mudahele v.s. temelli bir alginin savunuya, kollamaya, korumaya gecisidir.

Iste akil, bu temelde algilayamaz, gozlemleyemez, notr olamaz, empati kuramaz, disaridan bakamaz, gercekci olamaz, memnunsuz, mutlusuz duramaz,

Aksine, ispatci, kesinlikci, dogrucu, sabit, sahipli olmak ve bu degerlerini kaybetme durumunda olmamalidir. Eger boyle bir durum akilca hissedilirse, savunu, koruma ve kollama baslar.

AKIL SADECE KENDI TARAFINDAN, KENDI YANINDANDIR. AKILIN HEM KENDISI, HEM DE KARSITI YOKTUR, OLMAMALIDIR.

Eger bu konu ilgi ceker ve detaylastirilmak istenirse, konunun derinine inilebilir. Cunku AKIL SAHIPLIGI VE SABITLIGI, AYNI ZAMANDA PSIKOLOJININ DE TEMELINI TESKIL EDER.

Oyuzden dile gelenlere simdilik burada bir nokta koyuyorum. Konu ile ilgili, soru, oneri, katki geldikce konu detaylandirilabilir ve bu konunun ne kadar cok islenmesi, insanoglu turu ve birinin her yonunun o kadar cok algilanmasini saglar.

Ihtiyac-Giderim-Tatmin Olma 2

 Iste birey bilincinin ve onun evrensel/insansal duzeyinin kavranmasi ve algilanmasi da burda onem kazaniyor.


Cunku, herseyden once insanoglu turunun birinin, kendi kendiyle olan mucadelesi onemlidir. Eger bu mucadele, su an oldugu gibi ve dogal dusuncenin islerlige koydugu gibi, baskasina yonelirse; iste bunun sonucu, ortaya guc, iktidar, otorite, yonlendirme, yonetme v.s. temelli ve ayrimci, cikarci, bencil ve de metafizik ve tik; ideolojik inancsal dogrulara dayanan kendi dogruna cekme, ikna olma/etme, teslim olma/alma, zorlama, karisma v.s. ortaya cikar.

Bence bir kisinin bu konuda yapmasi gereken, kendi adina kendi degerlerini, tabularini degerlendirmek ve sorgulamak; insandisi ve insanlikdisi olanlarindan arinmak ve kurtulmaktir. Bunu kendi biri adina yaptigi gibi, kendi turu adina da yapmaktadir.

Iste birey bilincini almis bu insanoglu turunun birini, dile getirdikleri, ortaya koyduklari, yasam ve iliski cevresi v.s. ister istemez bu dile getirislerden kendilerine pay cikaracaktir.

Zaten su an itibariyle, icinde bulundugu bilinc duzeyinde, kendisine verilen ve elde edip, sahiplendigi, sabitledigi degerlerle toplumsal kisilik temelinde etrafndakilerini kendi ideolojik inancsal dogruya cekme mucadelesi veren bir kisinin; kendi kendisini sorgulamasi, kendi degerlerini degerlendirmesi ve kendisine yonelmesi zordur. Cunku KENDISI ORTADA YOKTUR. Sadece mucadelesini verdigi ve sabitleyip, sahiplendigi metafizik ve etik ideolojik inancsal degerleri, tabulari vardir ve bunu icin yasar. Yasamini bu ugurda harcar.

Iste bu durumdaki toplumsal kisilik tasiyanlarin, kendi dusuncelerinde, sahiplenip, sabitledikleri her turlu tabu icin bir acaba, suphe belirmesi ve/veya bu dogruluklarindan rahatsiz olmasi ve zarar gormesi gerekir. Iste ancak kisi o zaman, kendi degerlerini kendi adina sorgular, korkuya kapilir, bosluga duser, hatta hazir degilse de psikolojik bunalima girebilir, bananeci olabilir.

Iste butun bu yasam ve iliski gercekleri; bilincli, birikimli, bilgili v.s. birey bilincli kisilerin, genel veya konulari ortaya koyumuyla, en azindan bir kapinin varligina isaret eder. Ama; o kapidan girmesi icin, kimseyi zorlayamaz. Sadece "bak, kardesim/arkadasim; burada bir kapi var, yarin bir gun ihtiyac duyarsan, bu kapi acik ve seni bekliyor" der.

Sonucta, birey bilincli olanlarin, o kapiyi dile getirmesi bir acilimdir. Cunku o kapinin varligi dile gelmezse, zaten dogal dusunce kendi yapilanis ve isleyisi bunyesinde kendi sinirlarini asamaz.

Bunun zorlanmasi da, zaten bir ayrimcilik, cikar, ideolojik inancsal dogruya cekme savasi olur. O yuzden birey bilincli birisinin notr algisi ve disaridan bakis acisi farkindaligi ve bilinci gereklidir. Hem iceridekilerin resmin neresinde yer aldiklarini gorebilmek ve yorumsuz algilayabilmek, hem de tum resmi konu veya genel temelde ortaya koyabilmek icin.

Iste bugunku dunya ve insanliginin geldigi en alt ve en ust dogal dusunce duzeyi bize, saygi ve vicdani, hak ve ozgurlukleri, antiayrimciligi ve bunlarin hukuk ve sivil kuruluslar guvencesini gerekli kilmaktadir.

Bunlarin kavram iceriklerini ben daha once aciklamistim.

Iste bu temelde, hem kisinin kendi adina, hem de turu adina ne yapacagi ortaya cikmaktadir. Yeterki, kendi varliginin bir bir ve bir tur olarak farkina ve bilincine varsin.

Ihtiyac- Giderim-Tatmin Olma 1

 Insanoglunun bilinc, birikim, bilgi, deneyim, egitim, ogretim v.s. duzeyi ne olursa olsun, yasam ve iliskileri; ihtiyac ve giderim uzerinedir.


Yalniz benim bu konuya deginmekteki amacim, bu ihtiyac ve giderimin bilinc, birikim, bilgi, deneyim, egitim, ogretim v.s. farkina gore, yani kendisine dogumdan itibaren verilen, her turlu metafizik ve etiksel ideolojik inancsal deger, veri tabu dogrularini, sorgulaa, degerlendirme, bilmeye yonelme v.s. gore, ters orantilidir.

Bir milliyetci, milli duygulara, bir teist, kendini inandirdigi yaraticiya, bir dinsiz teist, kendini inandirdigi yaraticiya, bir nonteist, kendini inandirdigi, maddeye, evrime, evrene, varliga veya bir demokrat demokrasiye, bir sosyalist sosyalizme v.s. IHTIYAC DUYAR ve bu duydugu ihtiyaci da, dogruluguna inandigi seye kendini yasamini ve iliskilerini vererek giderir.

Ilginc olan, bir milliyetcinin, milli duyguya duydugu ihtiyac ve giderimi, bir enternasyonalin duymamasidir.

Iste ilginc olan, bir milliyetcinin, henuz sorgulamadigi milli duygularina bagimliligindan gelen ihtiyac ve giderimi, bir enternasyonelin, milli duygularini sorgulayip, bu milli duygulara ihtiyac duymamasindan dolayi giderim de gerektirmez. Ama; enternasyonel bilinc duzeyine ulasamamis bir milliyetci de, ayni nedenlerden enternasyonalizme bir ihtiyac duymaz ve giderime yonelmez.

Iste tum tartisma, bu iki bilinc farki arasindaki, ihtiyac ve giderim farkidir. Biribirilerinin ihtiyac ve gereksinimini algilayamadiklarindan da, her biri kendi ihtiyac ve giderimini, birbirine kabul ettirme mucadelesi verirler.

Aslinda, enternasyonelist bilinc duzeyinin, milliyetcilikten "ustun" oldugu dusunulurse, sizce bu tartismada, olgunluk, anlayis, kavrayis, algilama v.s. hangisinden gelmelidir?, ya da neden bu kisir dongu tartismasinin, ikisi de farkinda ve bilincinde degildir.

Buradan iki onemli nokta cikar, insanoglu kendisine dogumdan itibaren verilen tum deger, veri ve tabulari, sorguladikca ONLARA DUYDUGU IHTIYACTAN KURTULUR ve bir giderime yonelmez. Cunku bu ihtiyacini zaten sorgulayarak gidermis ve bilinc asamasini gerceklestirmistir.

Eger bir kisi, IHTIYAC YOKSA GIDERIM DE YOKTUR'u algilar, kavrar bilincine ve farkina varirsa, mesela bir teisti, non teist yapmaya ugrasmaz. Cunku teistin, ihtiyacinin teizm oldugunun bilincine ve farkina varir.

Bir teistin, zaten non teist olabilmesi, teizm ihtiyacini giderirse mumkundur. Cunku o zaman teizme ihtiyac duymaz.

Iste sorun-cozum ikilemi de, bu paraleldedir. Yani, bir kisi sizin sorun olarak gordugunuzu, sorun olarak gormuyorsa; sizin ona gostereceginiz cozumun hic bir anlami yoktur. Cunku o sorunu goremediginden, cozume de yonelmez.

Iste bir teistin, teizmini sorun olarak gormesi, onun teizm ihtiyacini gidermeye basladiginin bir isaretidir ve eger bu giderimi istiyorsa, giderme/cozum paralel gidecektir.

Cunku o durumdaki ihtiyac, teizm degil; teizmin giderilmesi ihtiyacidir. Iste bu durumda olan kisi, bir nonteisti daha net kavramaya, algilamaya baslar, hele hele nonteistin degindigi konular, onun sorguladigi konular ise.

Iste bu temeldeki saglikli bir bilgi, bilinc, birikim, deneyim v.s. alis verisi; birinin sorguladigi, digerinin o sorgulamaya yardimci oldugu durumdur.

Bu durum, her deger, veri tabu, her izm, her ideoloji ve her inancsal icin gecerlidir. Cunku bu durumda, bilinc verenin verdigini algilayabilecek, kavrayabilecek, degerlendirip, sorgulayabilecek, verilen bilince acik bir alan vardir.

Zaten bu durumda, her bir kisinin yasam ve iliskilerinde, kendisine verilen yanitlardan, sorulan sorulardan, konusma ve yazismanin, dil ve uslubundan v.s. algilanir.

Oyuzden, ancak IHTIYAC GIDERIMINE ACIK BIR KISI, IHTIYACINI GIDEREBILIR. Yoksa, sadece IHTIYACINI BESLER VE TATMIN/MEMNUN EDER. Cunku o ihtiyaci gidermek degil; korumak, savunmak, kollamak v.s. durumundadir.

Eger ihtiyac giderimi yoksa, sorun gorumu ve cozum de yoktur, sadce kisinin icinde bulundugu duzeyin ihtiyacinin tatmini, memnuniyeti v.s. vardir.

Buda IHTIYACIN AFYONUDUR.

Tuesday, May 25, 2021

Epistemoloji Nedir?

 Dunyada bugun ne kadar ortaya atilmis bir, teoriler, ideolojiler dizini varsa; hepsi mutlaka onceden kabullenilen ve sorgulanmayan kokenler uzerine ortaya atilmistir. Her konu kendi sorgulanmazlari temelinde bir disiplini olusturur.


Pozitif bilimlerde bu disiplinleri olusturan temel verilere; postulat, axiom, maxim, belgit v.s. denirken; sosyal bilimlerde; her sosyal bilimin bir ilkeler veya sartlar dizini vardir. Bu ilkeler ve sartlar; mistik, teolojik, mitolojik, spekulatif, dogaustu, dunyaotesi v.s. konularinda da gecerlidir.

Hipotez; ya bir teoriye, ya da bir inanca dayanir. Genelde teoriler, pozitif bilimlerde; inanc ta geri kalan alanda gecerlidir.

Epistemoloji; ortaya atilan bir teorinin veya ideolojinin; hem su anki en son asamasini, hem de bir teori veya ideolojinin; dogrulugunun yanlislanabilme icerigi olup olmadigini ortaya koyar.

Bilim sadece teori-deney-gozlem temelinde ortaya atar ve ispatlar. Bilimin gorevi ispattir. Bilim ispatini yaptigi zaman orda biter. Iste epistemoloji, bilimin ilerleyebilmesi ve sabit kalmamasi icin gereklidir.

Yani eger ortaya atilan teori, yanlislanabilir icerige sahipse, ancak o zaman bilimsel olabilir. Yani epistemoloji, bilimin ispatindan itibaren, onun yanlislanmasina yonelimdir. Bir ornek verirsek; dogan bir bebek dogdugu andan itibaren, olum (olmek) yolculuguna baslamistir. Bilimde ispat edilir edilmez, yanlislanabilme olanagi belirmistir.

Eger ortaya atilan bir teori, ya da ideoloji sadece kendini kendi inancsalligiyla dogrular ise; ve de yanlislanmasi icerik olarak mumkun degilse; zaten dogrulanmasi da gercekcilik olarak mumkun degildir. Bu da o teoriyi veya inanci; epistemolojik olamama ozelliginden dolayi; bilimsel yapmaz ve ancak inancsal yapar.

Inancsallar; ideolojik dogrusallar uzerine kurulmustur. Sadece dogrulayan icin gecerlidir ve bu dogrulama, ancak o inanilan ideolojinin ilke veya sartlari temelindedir.

Bilimseller ise; epistemolojik gercekler uzerine kurulmustur. Hem dogruluklari gercekci olarak ispatlanmis, hem de ispatlanan dogrularin, yanlislanabilirligi mumkundur.

Bilim dolayisiyle; genelde ideolojiler ve inancsal dogrular ile ilgilenmez. Ama bilimle ilgilenen bir bilim adaminin kendi ideolojik inancsal dogrusu olabilir. Yalniz, bilimsel calismasinda bilim adaminin bireysel ideolojik inancsal dogrusu hem one cikmaz hem de calismasina bir etkisi olmaz.

Inancsal ve ideolojik dogrusallarin konusu, felsefedir. Felsefelerde; kendi branssal farkliligi temelinde kendi icinde ayrilir. Epistemoloji felsefenin genelde bilgi konusuna bakan dalidir. Bilgi nedir?, neye bilgi denir? Bilginin kaynagi ve kokeni nedir? v.s. soru-cevaplarini isleyen dalidir.

Epistemoloji otomatikman; metafizik dalin, yani varlik konusuna maddesel veya tanrisal bakisi isleyen dalin ve etik dalinin, yani tum sosyal-siyasal-toplumsal isleyis, sistemlenis v.s. isleyen dalinda konusudur. Ayrica; mantik dalinin, yani seylere yanasim ve akil yurutme dalinin da konusudur.

Dolayisiyle; hem bilimi ve bilimselligi, hem felsefeyi ve felsefi yanasimi bir birine baglayan bu dal; genelde; hem bilimsel hem de felsefi acilima ortak ve tek cevap veren daldir.

Kisaca; tum sorgulanmayan verilerin, ilkelerin, sartlarin uzerine konan gelistirilmisligin konusudur.

VERILER, ILKELER, SARTLAR SABIT OLSA BILE; UZERINE KONULANLAR HEM ZAMANSAL HEM DE DEGISKEN VE GORECELIDIR.

Iste onemli olan bu uste konulanlarin yanlislanabilirligi ve de yenilenebilirligi ozelliginin olmasidir.

Karl Popper'dan sonra ise; bu verilerin, ilkelerin, sartlarin da yanlislanabilirligi gundeme gelmis ve hic bir verinin, ilkenin sartin sabitligi ve sorgulanmazliginin bilimsel olamayacagi ortaya konulmustur.

Bilim ve epistemoloji de, zaten bur da farklilasir. Cunku, bilim hala kendi konusunun verilerinin sorgulanmamasi temelinde disiplinini ve ispatlarini surdurmektedir. Epistemoloji ise; artik; bilimin bu sorgulanmayan verilerinin sorgulanmasini ve yanlislanabilir olup olmadigini ortaya koymaktadir.

Bu temelde biliminde felsefeninde dogrular uzerine ve ideolojik veya teorik inancsallar uzerine kuruldugu vurgusu ortaya cikar.

Halbuki, epistemoloji dogrularla, inanclarla, ideoloji ve teorilerle degil; su an yururlukte olan ve degismekte olan gerceklerle ilgilenir. Dogrulari da; degisken, goreceli ve ozel kabul eder. Yani her dogrunun gercegi olusturan butunun bir parcasi oldugunu soyler ve dogrulari yanlislamaya yonelerek; dogrulardan olusmus gercekleri de; curutmeye yonelir.

Oyuzden de; epistemoloji, kokun ustune koymak yerine; ustte olanlari cikarip; kokun yanlislanabilirligini kontrol eder. Yanlislanamayan kokler ise; o koke sahip disiplini bilimsellikten cikardigi gibi; tamamen curutulebilecek bir ideoloji, teoritemeline indirger ve inancsal dogrusunun da; gecersiz oldugunu ortaya koymaya calisir.

Sonucta; tum verileri, ilkeleri, sartlari v.s. ortaya atan insanogludur ve insanoglunun kendinin ortaya attigi seyi sabitlemesi, sorgulamadan kabulu ve sahiplenmesi kadar abes birsey olamaz. Cunku insanoglunun herhangibirseyi sorgulanmaz ve sabit kabul etmesi; hem onu tanriya goturur hem de epistemolojik dusunce ve davranisina ters duser.

Epistemolojik gerceklik; insanoglunun tamamen onunu acan, onu hic bir sabite, , sorgulanmayana, otomatik kabule, guce, otoriteye v.s. bagli kilmayan tek bilimsel felsefedir.

Dogallik Nedir?

 Insanoglunun, dogumuyla gelen ve dogal olan ogeleri ve bu dogal ogelerin neler oldugu; yine insanoglu tarafindan ortaya atilmistir. Bu temel de;insanoglunun kendi icin dogalligi nasil sekillendirdigini gorelim.


Insanoglunun dogalliginin; bir gorunumu, bir de ozu vardir. Butun bunlarin algilanabilmesi icinde; monizm ve dualizmin sinirlarini asmak gerekir.

Insanoglunun gorunen dogalliginin ogeleri; Beyin, onun fonksiyonu dusunce ve de onun yaratimi kavramdir. Bu goruntu hic bir zaman degismez. Insanoglu; monizm ve dualizm sinirli dogal dusunce kapasitesine sahip oldugu icin; tarihler boyu; once beyin kismini, yani maddeyi; soyut kismi, yani dusuncesiyle; carpistirip durmus ve ikisini bir birine ustun kilmaya ugrasmistir. Halbuki bu carpistirmayi yaparken; carpistirma yaptigi ogeyi de uzun sure gorememis, sonradan bu ogeyide, yarisin teke indirgeme mucadelesinin icine sokmustur. Bu oge de kavramdir.

Insanoglu; bu uclu ogesini; bir algi temelinde; pozitife, iki; dusunce temelinde teke; uc, dilin kulak yapisindan ve noktalama ozelliginden gelen, kavrami da; noktaya indirgemistir.

Ozetlersek; Beyin-madde-tek;dusunce-soyut-pozitif ve kavram-soyut-nokta.

Bu monizm ve dualizm gereksiz cekismesini, durdurabilmek; seyin; uclemini gorebilmekten gecer.

Dogalligin; ozu, yani karakterine gelirsek; bunlarda aslinda, gorunusu veren ogelerin acilimidir. Bu acilim da; tek icin, ikilem; pozitif icin karsitliktir. Yani dogallik; dortlu bir oze ve karaktere sahiptir.

Iste tum sorun da; bu 7'li olusturumun; tek bir "sey" de gizlenmesi ve toplanmasidir. Bu 7'li seyi olusturan ogeler olarak gizlidir.

Aslinda;seyi tartismanin karsitligi ve ifadenin ikilemi goz onune alinir, tartisma savunusunun tekligi ve tartisan taraflarin; pozitifligi ve sonunda; tartismacilarin, kendi acilarindan, tartismayi noktalamak istemeleri, aslinda gizli olan bu ogeleri ortaya cikarir ve algilatir.

Benim bu konularda; daha once yazilmis, detayli yazilarim mevcuttur.

Iste dogalligin; bu ic sorunu ve sorunun ic kitlenmesi; ancak; bu dogalligin tum resmini algilayabilmek ve disina notr olarak cikabilmekle mumkundur.

Aksi; insanoglunun, dogallik cikmazidir.

Bu dogalligin sorunlari ile birlikte en iyi algisida; kullanimbilimin evrensel kullanicilari olan; X ve Y nin; sekilsel, cizimsel, notr, yanyanaligi iceren, dis yancilik iceren,kesismeyen algisi; yani kulak dili degil; goz dilinin telaffuzudur.

Felsefe de Cagi Yakalamak

  felsefenin de, her soyut kavram gibi; evrensel olarak ortaya atilmis ortak bir tanimi yoktur. Kisaca; algilama acisindan; bakis acisi demek; bence, en dogru ve uygun ifade olur. Bu temelde baktigimizda; yasam ve iliski suren her insanoglunun, bir bakis acisi vardir. Bu bakis acilari; tarihi anlamda; ve dunya capinda bilinen akimlari ortaya atan kisilere mahsustur. Herbirimiz, yasam ve iliskilerimizde; bilerek yas da bilmeyerek; bu kisilerin ortaya attigi akimlarin ya direk; ya da karmasik takipcisiyizdir.


Ben sizlere kisaca; Kant'tan sonraki gelismeyi verecegim. Kant'tan sonra felsefe; pozitivizm, existential hermeneutics idealizm ve kritik felsefe olmak uzere dallara ayrilmis; pozitivm; kendi bunyesinde geliserek;logisizm, logical pozitivizm ve dilin linquistics temelinden devam etmistir.

Existential hermaneutics; hem logisizm ile birlesmis; ve phenomonology yi dogurmustur. Existential hermeneutics, kendi icinde ayrilarak Existentializm ve hermeneutics ayriminda; ve genelde deconstruction temelinde bulusmustur.

Bu arada; idealizm, kendi icinde materyalizmi yaratarak; Nihilizm temelli bireyi ortaya atmistir.

Anglo American temelli gelisme ise; pragmatizm ve linquistics uzerine olmustur.

Butun bu akimlar;post modernizme acilan akimlardir. Bu arada; idealizm ile kritik felsefe arasindaki; schopenhauer; daha sonra; neo-kantians ve neo frazians larla birlikte;neo aristotalians ve Thomistleri de unutmamak gerekir.

Bu son saydiklarim, post modernizme girmemektedir. Burdan gelen son akim; popper ve hayek akimidir.

Ilerideki bir yazimda da; evrensel-insan bakis acisinin nasil sekillendigini izah edecegim.

Bu tarihsel felsefi akimlarla ilgili, sorular olursa; detaya girebilirim. Cagimiz 21. yuzyil cagidir. O yuzden, bilhassa Turkiye'de vuku bulan; 18. yuzyil dusunce ve davranislarindan; kurtulmak veya bu dusunce ve davranislari yenilemek isteyenler; butun bu akimlari inceleyerek; en azindan temel bilgiler elde edinmelidirler. Aksi; 18. yuzyilda, cakili kalmak ve her problemi; daha sorunsal bir hale koymaktan baska bir ise yaramaz. Tabi eger, gercekci olmak ve gercekleri tum ciplakligiyla gormek istersek.

Tabu donemi-Tabunun yikilisi-Serbestlik/Rahatlik

  Bir bebek; dunyaya geldiginde, hazir ve isleyen bir duzen ve sistemin icine; tabulu rasa olarak dogar. Dogumuyla birlikte; tabularin veris...